- Anasayfa
- >
- Hukuk
- >
- Tıp Hukuku
Tıp Hukuku Ekseninde Hak ve Yükümlülükler ( YILDIRIM )
Tarihin her döneminde hasta hekim ilişkisi özel bir öneme sahip olmuştur. Tıp bilimindeki gelişmeler, sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı ve yararlanma imkanlarını artırırken; hasta hekim ilişkisini daha karmaşık hale getirmiştir. Sağlık hizmeti alan hasta ile bu hizmeti sunanlar arasında belirli hukuk kuralları çerçevesinde bir ilişki yönetimi kaçınılmaz olmuştur. Tam da bu nedenle diğer hukuk dallarından bağımsız bir tıp hukuku alanının doğması ve kendine özgü teknikleri, ilkeleri ve çözüm yöntemleri ile sağlık alanındaki düzenlemelere işlev kazandırması gereksinimi ortaya çıkmıştır.
Tüm dünyada ve ülkemizde hasta hakları ve hasta odaklı sağlık hizmeti uygulamaları giderek önem kazanmaktadır. Uluslararası arenada hasta haklarına yönelik çalışmalar ve Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, ülkemize, 1998 yılında Hasta Hakları Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesi olarak yansımıştır. Son derece isabetli olan bu Yönetmelik, üzerinden geçen 24 yıla rağmen, uygulamada beklenen sonuçları ne yazık ki doğuramamıştır. Sağlıkta tırmanan şiddet olayları, sağlık çalışanlarına karşı açılan davalarda artış, bu durumun en önemli göstergeleridir. İlk etapta sadece sağlık çalışanları bu olumsuz sonuçlardan etkileniyor gibi görünse de; sağlık çalışanlarının haksız yere hukuki veya cezai sorumluluğa maruz kalma endişesi ile sorumluluktan kaçma yolları aramaları, bir başka deyişle defansif tıp uygulamalarına yönelmeleri, hastaların ulaşılması hedeflenen sağlık hizmetine erişememesine ve dolayısıyla en temel insan hakkı olan sağlık hakkından tam olarak yararlanamamasına yol açmaktadır.
Birey olarak sağlığımızın sorumluluğunu devredemeyiz. Bu nedenle sağlık hakkından en iyi şekilde yararlanabilmenin, ancak bireyin kendisi dışındaki hakim güçlerle işbirliği içinde olması, hakları doğrultusunda sağlık çalışanlarından ve idareden talepte bulunabilmesi ve yükümlülüklerinin bilincinde olarak hareket etmesi halinde mümkün olacağının topluma aşılanması gerekmektedir. Sağlık çalışanlarının ise mesleki bilgi ve becerilerinin yanında doğru bir hukuki tutum ile hasta ve yakınları ile olan ilişkinin sınırlarını çizmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu noktada idareye düşen ise sağlık hizmetlerini, hasta ve sağlık çalışanı haklarını birarada ele almak suretiyle düzenlemesidir. Hekimin gerekli muayeneyi yapabilme sınırını aşan hasta sayısı ile karşılaşması, yeterli sağlık personeli olmaksızın hizmet verilmesi, tıbbi donanım ve teçhizatın mesleki standartların altında kalması gibi pek çok husus, idarenin sorumluluğundadır. Nitekim gerek hasta gerekse sağlık çalışanları ve idare kendi üzerine düşen yükümlülükleri tam olarak yerine getirmediği takdirde sağlık hakkının kullanılabileceği fiili bir ortam oluşmayacak; hasta hakları sadece kağıt üzerinde kalacaktır.
Bu kitabın yazılış amacı, sağlığın geliştirilmesi ve teşviki için hak ve yükümlülükler bilincinin, hasta, sağlık çalışanları ve idare penceresinden oluşturulmasına katkıda bulunmaktır. Kitapta ilgili mevzuat hükümlerine ve yargı kararlarına kapsamlı bir şekilde yer verilerek sorumluluk kavramının dayanak noktaları gösterilmeye çalışılmıştır. Ortaya çıkan uyuşmazlıklarda hasta ve yakınlarının iddiaları ve sağlık çalışanlarının savunmalarına karşılık yargının verdiği gerekçeli kararlara ilişkin örnekler verilerek okuyuculara hukuki bakış açısı kazandırılmak istenmiştir. Ayrıca sağlık hakkı ve hasta haklarının uluslararası düzlemde gelişmesine yön veren Evrensel İnsan Hakları Bildirisi, Lizbon Bildirisi gibi uluslararası bildiriler de aktarılmak suretiyle dünyanın konuya verdiği önem vurgulanmıştır.
- Açıklama
Tarihin her döneminde hasta hekim ilişkisi özel bir öneme sahip olmuştur. Tıp bilimindeki gelişmeler, sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı ve yararlanma imkanlarını artırırken; hasta hekim ilişkisini daha karmaşık hale getirmiştir. Sağlık hizmeti alan hasta ile bu hizmeti sunanlar arasında belirli hukuk kuralları çerçevesinde bir ilişki yönetimi kaçınılmaz olmuştur. Tam da bu nedenle diğer hukuk dallarından bağımsız bir tıp hukuku alanının doğması ve kendine özgü teknikleri, ilkeleri ve çözüm yöntemleri ile sağlık alanındaki düzenlemelere işlev kazandırması gereksinimi ortaya çıkmıştır.
Tüm dünyada ve ülkemizde hasta hakları ve hasta odaklı sağlık hizmeti uygulamaları giderek önem kazanmaktadır. Uluslararası arenada hasta haklarına yönelik çalışmalar ve Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, ülkemize, 1998 yılında Hasta Hakları Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesi olarak yansımıştır. Son derece isabetli olan bu Yönetmelik, üzerinden geçen 24 yıla rağmen, uygulamada beklenen sonuçları ne yazık ki doğuramamıştır. Sağlıkta tırmanan şiddet olayları, sağlık çalışanlarına karşı açılan davalarda artış, bu durumun en önemli göstergeleridir. İlk etapta sadece sağlık çalışanları bu olumsuz sonuçlardan etkileniyor gibi görünse de; sağlık çalışanlarının haksız yere hukuki veya cezai sorumluluğa maruz kalma endişesi ile sorumluluktan kaçma yolları aramaları, bir başka deyişle defansif tıp uygulamalarına yönelmeleri, hastaların ulaşılması hedeflenen sağlık hizmetine erişememesine ve dolayısıyla en temel insan hakkı olan sağlık hakkından tam olarak yararlanamamasına yol açmaktadır.
Birey olarak sağlığımızın sorumluluğunu devredemeyiz. Bu nedenle sağlık hakkından en iyi şekilde yararlanabilmenin, ancak bireyin kendisi dışındaki hakim güçlerle işbirliği içinde olması, hakları doğrultusunda sağlık çalışanlarından ve idareden talepte bulunabilmesi ve yükümlülüklerinin bilincinde olarak hareket etmesi halinde mümkün olacağının topluma aşılanması gerekmektedir. Sağlık çalışanlarının ise mesleki bilgi ve becerilerinin yanında doğru bir hukuki tutum ile hasta ve yakınları ile olan ilişkinin sınırlarını çizmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu noktada idareye düşen ise sağlık hizmetlerini, hasta ve sağlık çalışanı haklarını birarada ele almak suretiyle düzenlemesidir. Hekimin gerekli muayeneyi yapabilme sınırını aşan hasta sayısı ile karşılaşması, yeterli sağlık personeli olmaksızın hizmet verilmesi, tıbbi donanım ve teçhizatın mesleki standartların altında kalması gibi pek çok husus, idarenin sorumluluğundadır. Nitekim gerek hasta gerekse sağlık çalışanları ve idare kendi üzerine düşen yükümlülükleri tam olarak yerine getirmediği takdirde sağlık hakkının kullanılabileceği fiili bir ortam oluşmayacak; hasta hakları sadece kağıt üzerinde kalacaktır.
Bu kitabın yazılış amacı, sağlığın geliştirilmesi ve teşviki için hak ve yükümlülükler bilincinin, hasta, sağlık çalışanları ve idare penceresinden oluşturulmasına katkıda bulunmaktır. Kitapta ilgili mevzuat hükümlerine ve yargı kararlarına kapsamlı bir şekilde yer verilerek sorumluluk kavramının dayanak noktaları gösterilmeye çalışılmıştır. Ortaya çıkan uyuşmazlıklarda hasta ve yakınlarının iddiaları ve sağlık çalışanlarının savunmalarına karşılık yargının verdiği gerekçeli kararlara ilişkin örnekler verilerek okuyuculara hukuki bakış açısı kazandırılmak istenmiştir. Ayrıca sağlık hakkı ve hasta haklarının uluslararası düzlemde gelişmesine yön veren Evrensel İnsan Hakları Bildirisi, Lizbon Bildirisi gibi uluslararası bildiriler de aktarılmak suretiyle dünyanın konuya verdiği önem vurgulanmıştır.
Stok Kodu:9786258209723Boyut:16.5x23.5Sayfa Sayısı:260Basım Yeri:ANKARABaskı:1Basım Tarihi:EKİM 2022Kapak Türü:Karton KapakKağıt Türü:1.hamurDili:Türkçe
- Taksit Seçenekleri
- Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim218,50218,50
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.