İDARİ YARGIDA UYUŞMAZLIĞIN BAŞLANGICINDAN SONA ERMESİNE KADAR, YARGILAMANIN TÜM AŞAMALARIYLA İLGİLİ DİLEKÇE YAZIM REHBERİ 2.BASKI ( CANDAN )
AÇIKLAMA
Yetkin Yayınevi’nin ortağı ve değerli dostum Muharrem BAŞER,
bana, kitabın ilk baskısının yayıma hazır hale getirilmesinden bir süre önce, İdari Yargı’da açılacak idari davalar için bir örnek dilekçeler kitabı
yazılmasının mümkün olup olamayacağını sorup; bu konuda bir kitap
yazmamı önerdiğinde, bunun olabilirliğini uzunca süre düşündüm. Uzunca süre düşünmemin nedeni; idari davalara konu idari dediğimiz uyuşmazlıkların maddi kaynaklarına ve konularına göre kategorize edilmelerinin zorluğu ve bu uyuşmazlıklarının her birine, her durumda şablon olacak bir dilekçe kalıbının yapılmasının olanaksızlığıydı. İdari uyuşmazlıkların, idari birimlere göre sınıflandırılması kuşkusuz mümkündür. Ancak;
her uyuşmazlıkta, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuk kuralının çok çeşitliliği bir yana; idari işlemlerin unsurlarından yalnızca birinde olabilecek
hukuka aykırılıkların: örneğin, sebep unsurunda dayanılması olası maddi
olayların tümünün bilinmesi olanaklı değildir. Böyle olunca; yapılacak
her örnek dilekçe ve bu dilekçelerle oluşacak kitabın, zaman içerisinde
değerini yitirmesi kaçınılmazdır. İdari Yargı ile ilgili dilekçe örnekleri
içeren kitaplar, kuşkusuz vardır. Hatta; benim İdari Yargılama Kanunu ile
ilgili kitabımda ve diğer kitaplarımda, kitapların son bölümünde yer almış
dilekçe örnekleri mevcuttur. Ancak; biliyorum ki; bu örnekler, yalnızca,
formu/şekli bakımından, ihtiyacı karşılayabilecek niteliktedir. Dilekçede,
işlenen konu/uyuşmazlık, çoğu kez, güncel olaya uygun olmayabilir.
Bu bakımdan; böyle bir işe girişmenin zorluğu yanında, yararsızlığı
da beni düşündüren yönlerden biri oldu. Dahası; idari yargıçlık ve savcılık mesleğim sırasında, her bakımdan yeterli bir dava / savunma dilekçesinin, uyuşmazlığın doğal seyrinde yürüyebilmesi ve hukuksal gerçeğin
ortaya çıkabilmesi için ne kadar önemli olduğunu ve genç hukukçuların
bu nitelikte bir dilekçeyi kaleme alma konusunda ne kadar zorlandıklarını
gördüm. Bu yüzden de, onlara, hazır dilekçe kalıbı; başka deyişle, hazır
balık vermek yerine; dilekçe yazmayı; yani, balığı tutmayı öğretmenin, en
doğru girişim olacağını düşündüm.
Dilekçe, aslında, konu ile ilgili bilgi birikiminin, olay temelinde ve
dilekçe formatında, kâğıda dökülmesinden ibarettir. Dilekçenin yazarı,
gerçekte, yazdığı dilekçe ile, önündeki uyuşmazlığı, bilgi birikimini ve
mesleki deneyimini kullanarak, tüm ayrıntılarıyla ortaya koyduktan sonra; bu uyuşmazlığın çözümünü ya da çözüm yollarını, karar merciine,
IV Açıklama
göstermektedir. Yazar; bunu yaparken, olay ve uyuşmazlıkların çerçevesini çizme, nitelendirme ve hukuk kurallarını yorumlayıp olaya uygulama
konusundaki, uyuşmazlığı çözmekle görevli yargıçlarda da var olan, mesleki becerisini ve bilgi birikimini kullanır. Fark, şuradadır: Dilekçenin yazarı, uyuşmazlığı, dava haline getirmeden önce çözer. Oysa; yargıç,
uyuşmazlık önüne geldikten sonra, dava dilekçesi ve savunma dilekçesi
yazarlarının çözümlerinden de yararlanarak, sonuca ulaşır. Bu yönüyle;
dilekçe yazarı, uyuşmazlığın çözümünde, katkı sahibidir. Dolayısıyla; yazılacak dilekçenin de, bu katkıyı sağlamaya elverişli olması gereklidir.
Uyuşmazlığın doğru çözümüne katkısı olacak dilekçe; olaya yargıç
gibi bakıp, yargıç gibi düşünülerek kaleme alınan dilekçedir. O zaman
gerek dava, gerekse savunma dilekçelerinin, yargıcın uyuşmazlığı çözerken izlediği yolları izleyerek kaleme alınması, dilekçenin bu etkiyi sağlayabilmesi için gereklidir. İşte; bu gerçekten yola çıkarak, idari yargı ile
ilgili dilekçeler hakkında yazılması gereken bir kitabın nasıl olması gerektiğini kurguladım. Bana göre; kitap, okuyucuya, örnek dilekçe kalıbı
vermekten çok, sözünü ettiğim etkiye sahip bir dilekçenin nasıl yazılması
gerektiğini anlatmalıydı. Ben de öyle yaptım. İdari Yargı ve Vergi Hukukuyla ilgili kitaplarımda, kamu idaresinin faaliyetlerinin hukuka uygunluğunun denetiminin kapsamı ve idari yargıcın yetkileriyle ilgili olarak
anlattıklarımı, dilekçe formatında; fakat, bu kez, özet olarak, anlatmayı
denedim. Örneğin; bir idari işlemin hangi unsurlarında ne tür hukuka aykırılıklar olabileceğini, bunların ve bunlarla ilgili iddiaların dava dilekçesinin neresine ve nasıl yerleştirilmesi gerektiğini; bu iddialara karşı davalı
idarece ne tür savunmalar geliştirilebileceğini ve bunların savunma dilekçesinde nasıl işlenebileceğini anlattım.
Bunun için şöyle bir yöntem izledim: Bilindiği gibi; idari yargı yerlerinde idari dava açılabilmesi için, öncelikle, ortada, bir idari uyuşmazlığın olması gereklidir. İdari uyuşmazlığın kaynağı ise; idarenin İdare Hukuku alanındaki faaliyetleridir (idari işlem, idari eylem ve idari sözleşme). Bir idari faaliyet olmadan, idari uyuşmazlığın çıkması; idari uyuşmazlık çıkmadan da idari dava açılması mümkün değildir.
İdari faaliyetler ise ya idare tarafından kendiliğinden ya da idare edilenlerin istekleri (başvuruları) üzerine yapılır. Eğer, ortada, idarenin kendiliğinden yaptığı bir faaliyet yoksa; idari uyuşmazlık çıkarılabilmesi
için, idare edilenlerce, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun
10’uncu maddesi (ya da özel kanunlarında yer alan düzenlemeler) uyarınca idareye yapılmış bir başvurunun olması gereklidir. O zaman; yazmaya,
idareye başvuru dilekçesinden başlamanın, en doğru yöntem olacağını
düşündüm. Kitabın yöntemi, böylece oluştu. İdareye idari işlem ya da eylem tesisi için yapılacak başvuruya ait dilekçeden başlayarak (idare ve
Açıklama V
vergi ayırımına göre) yargılamanın son aşamasına; hatta, yargılamanın
yenilenmesine (dahil) kadar, İdari Yargılama Usulü Kanununun her maddesiyle ilgili, olabilecek dilekçenin nasıl yazılması ve yargılamanın o
aşamasıyla ilgili istek, iddia ve savunmaların dilekçede nasıl dile getirilmesi gerektiğini, sözünü ettiğim yöntemle açıklamaya çalıştım. Dilekçenin her bölümünde, yargılamanın o aşamasıyla ilgili olarak, bilinmesi gereken yargılama hukuku kurallarına değindim. Bir bakıma; yazdıklarım,
“Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu” adlı kitabımla, “Vergilendirme Yöntemleri Ve Uzlaşma”, “Vergisel Kabahatler ve Cezalar” ve
“Açıklamalı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu” adlı kitaplarımın dilekçe formatında yapılmış bir özeti oldu.
Bu çalışma sırasında, bir sonraki aşamayla ilgili dilekçenin nasıl düzenleneceğini anlatırken, kimi zaman, bir önceki aşamaya ait dilekçenin
düzenlenişiyle ilgili açıklamalardaki bilgilerden kimilerini, açıklamakta
olduğum dilekçeye ait özellikleri de içerecek şekilde, yinelemek zorunda
kaldığım oldu. Bunun iki nedeni vardır: İlki okuyucuyu, önceki aşamalardaki açıklamalara yönlendirip, yormaktan ve, bu yüzden, zaman kaybı
yaşamasına yol açmaktan kaçınmak. İkincisi de, her aşamadaki dilekçenin aynı bölümü ile ilgili farklılıkların, önceki aşamalara ait dilekçelerin
aynı bölümlerine ilişkin benzer bilgilerle birlikte anlatılmasına duyulan
ihtiyaçtır.
Bununla da yetinmedim; her dilekçe ile ilgili bir form hazırlayıp, önceki açıklamalarımın, somut olay temelinde o forma nasıl uygulanacağını
ve nasıl dilekçe haline getirildiğini gösteren örnekler verdim. Örneklerdeki olaylar, kesinlikle, belli kişi ya da olaylarla ilgili değildir. Çoğunluğu tamamen kurgu; bir bölümü de, Danıştay Dergilerinde ve arşivimdeki
kararlarda anlatılan olaylara benzetilerek yapılan kurgulamadır. Dilekçelerde, kurgulanan olaya ilişkin hukuka aykırılık iddiaları, Danıştay kararlarında geçen veya uygulamada sıkça kullanılan hukuka aykırılık iddialarıyla, olabileceği tarafımdan düşünülen diğer hukuka aykırılık iddialarıdır.
Umarım; yararlanmak isteyen okuyucu, benim gerçekleştirmeyi
amaçladığım, kendisinin de umduğu şeyi bulur. Kitaptan yararlanılırken;
“içindekiler” bölümü incelenerek, gerekli olan dilekçe sayfası bulunduktan sonra; dilekçeye başlamadan önce, baştaki, “Öneriler”le ilgili açıklamaların okunmasında yarar olduğunu da söylemeliyim.
Kuşkusuz, her çalışma, yalnızca çalışmayı yapanın değil; onunla birlikte yaşamı paylaşanların da zamanını alır. Bu bakımdan, kitabın ilk şekline son noktayı koyuncaya; ikinci baskısı için de, gözden geçirme çalışmaları sona erinceye kadar, sevgili eşim Tülin’in zamanından çok fazla
çaldığımın farkındayım. Sabrı için eşime; lütfedip, kitabın ilk baskısına
önsöz yazdığı için de, Değerli İdare Hukukçusu Sayın Prof. Dr. Metin
VI Açıklama
GÜNDAY Hocamıza, çok teşekkür ederim. Kitabı yazma düşüncesini
oluşturan değerli dostum Muharrem BAŞER’e ve yayınevinin çalışanlarına da değerli emekleri için teşekkür borcumun olduğunu unutmadım.
Onlara da, teşekkür ederim.
Turgut CANDAN
Emekli Danıştay Başsavcısı
- Açıklama
AÇIKLAMA
Yetkin Yayınevi’nin ortağı ve değerli dostum Muharrem BAŞER,
bana, kitabın ilk baskısının yayıma hazır hale getirilmesinden bir süre önce, İdari Yargı’da açılacak idari davalar için bir örnek dilekçeler kitabı
yazılmasının mümkün olup olamayacağını sorup; bu konuda bir kitap
yazmamı önerdiğinde, bunun olabilirliğini uzunca süre düşündüm. Uzunca süre düşünmemin nedeni; idari davalara konu idari dediğimiz uyuşmazlıkların maddi kaynaklarına ve konularına göre kategorize edilmelerinin zorluğu ve bu uyuşmazlıklarının her birine, her durumda şablon olacak bir dilekçe kalıbının yapılmasının olanaksızlığıydı. İdari uyuşmazlıkların, idari birimlere göre sınıflandırılması kuşkusuz mümkündür. Ancak;
her uyuşmazlıkta, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuk kuralının çok çeşitliliği bir yana; idari işlemlerin unsurlarından yalnızca birinde olabilecek
hukuka aykırılıkların: örneğin, sebep unsurunda dayanılması olası maddi
olayların tümünün bilinmesi olanaklı değildir. Böyle olunca; yapılacak
her örnek dilekçe ve bu dilekçelerle oluşacak kitabın, zaman içerisinde
değerini yitirmesi kaçınılmazdır. İdari Yargı ile ilgili dilekçe örnekleri
içeren kitaplar, kuşkusuz vardır. Hatta; benim İdari Yargılama Kanunu ile
ilgili kitabımda ve diğer kitaplarımda, kitapların son bölümünde yer almış
dilekçe örnekleri mevcuttur. Ancak; biliyorum ki; bu örnekler, yalnızca,
formu/şekli bakımından, ihtiyacı karşılayabilecek niteliktedir. Dilekçede,
işlenen konu/uyuşmazlık, çoğu kez, güncel olaya uygun olmayabilir.
Bu bakımdan; böyle bir işe girişmenin zorluğu yanında, yararsızlığı
da beni düşündüren yönlerden biri oldu. Dahası; idari yargıçlık ve savcılık mesleğim sırasında, her bakımdan yeterli bir dava / savunma dilekçesinin, uyuşmazlığın doğal seyrinde yürüyebilmesi ve hukuksal gerçeğin
ortaya çıkabilmesi için ne kadar önemli olduğunu ve genç hukukçuların
bu nitelikte bir dilekçeyi kaleme alma konusunda ne kadar zorlandıklarını
gördüm. Bu yüzden de, onlara, hazır dilekçe kalıbı; başka deyişle, hazır
balık vermek yerine; dilekçe yazmayı; yani, balığı tutmayı öğretmenin, en
doğru girişim olacağını düşündüm.
Dilekçe, aslında, konu ile ilgili bilgi birikiminin, olay temelinde ve
dilekçe formatında, kâğıda dökülmesinden ibarettir. Dilekçenin yazarı,
gerçekte, yazdığı dilekçe ile, önündeki uyuşmazlığı, bilgi birikimini ve
mesleki deneyimini kullanarak, tüm ayrıntılarıyla ortaya koyduktan sonra; bu uyuşmazlığın çözümünü ya da çözüm yollarını, karar merciine,
IV Açıklama
göstermektedir. Yazar; bunu yaparken, olay ve uyuşmazlıkların çerçevesini çizme, nitelendirme ve hukuk kurallarını yorumlayıp olaya uygulama
konusundaki, uyuşmazlığı çözmekle görevli yargıçlarda da var olan, mesleki becerisini ve bilgi birikimini kullanır. Fark, şuradadır: Dilekçenin yazarı, uyuşmazlığı, dava haline getirmeden önce çözer. Oysa; yargıç,
uyuşmazlık önüne geldikten sonra, dava dilekçesi ve savunma dilekçesi
yazarlarının çözümlerinden de yararlanarak, sonuca ulaşır. Bu yönüyle;
dilekçe yazarı, uyuşmazlığın çözümünde, katkı sahibidir. Dolayısıyla; yazılacak dilekçenin de, bu katkıyı sağlamaya elverişli olması gereklidir.
Uyuşmazlığın doğru çözümüne katkısı olacak dilekçe; olaya yargıç
gibi bakıp, yargıç gibi düşünülerek kaleme alınan dilekçedir. O zaman
gerek dava, gerekse savunma dilekçelerinin, yargıcın uyuşmazlığı çözerken izlediği yolları izleyerek kaleme alınması, dilekçenin bu etkiyi sağlayabilmesi için gereklidir. İşte; bu gerçekten yola çıkarak, idari yargı ile
ilgili dilekçeler hakkında yazılması gereken bir kitabın nasıl olması gerektiğini kurguladım. Bana göre; kitap, okuyucuya, örnek dilekçe kalıbı
vermekten çok, sözünü ettiğim etkiye sahip bir dilekçenin nasıl yazılması
gerektiğini anlatmalıydı. Ben de öyle yaptım. İdari Yargı ve Vergi Hukukuyla ilgili kitaplarımda, kamu idaresinin faaliyetlerinin hukuka uygunluğunun denetiminin kapsamı ve idari yargıcın yetkileriyle ilgili olarak
anlattıklarımı, dilekçe formatında; fakat, bu kez, özet olarak, anlatmayı
denedim. Örneğin; bir idari işlemin hangi unsurlarında ne tür hukuka aykırılıklar olabileceğini, bunların ve bunlarla ilgili iddiaların dava dilekçesinin neresine ve nasıl yerleştirilmesi gerektiğini; bu iddialara karşı davalı
idarece ne tür savunmalar geliştirilebileceğini ve bunların savunma dilekçesinde nasıl işlenebileceğini anlattım.
Bunun için şöyle bir yöntem izledim: Bilindiği gibi; idari yargı yerlerinde idari dava açılabilmesi için, öncelikle, ortada, bir idari uyuşmazlığın olması gereklidir. İdari uyuşmazlığın kaynağı ise; idarenin İdare Hukuku alanındaki faaliyetleridir (idari işlem, idari eylem ve idari sözleşme). Bir idari faaliyet olmadan, idari uyuşmazlığın çıkması; idari uyuşmazlık çıkmadan da idari dava açılması mümkün değildir.
İdari faaliyetler ise ya idare tarafından kendiliğinden ya da idare edilenlerin istekleri (başvuruları) üzerine yapılır. Eğer, ortada, idarenin kendiliğinden yaptığı bir faaliyet yoksa; idari uyuşmazlık çıkarılabilmesi
için, idare edilenlerce, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun
10’uncu maddesi (ya da özel kanunlarında yer alan düzenlemeler) uyarınca idareye yapılmış bir başvurunun olması gereklidir. O zaman; yazmaya,
idareye başvuru dilekçesinden başlamanın, en doğru yöntem olacağını
düşündüm. Kitabın yöntemi, böylece oluştu. İdareye idari işlem ya da eylem tesisi için yapılacak başvuruya ait dilekçeden başlayarak (idare ve
Açıklama V
vergi ayırımına göre) yargılamanın son aşamasına; hatta, yargılamanın
yenilenmesine (dahil) kadar, İdari Yargılama Usulü Kanununun her maddesiyle ilgili, olabilecek dilekçenin nasıl yazılması ve yargılamanın o
aşamasıyla ilgili istek, iddia ve savunmaların dilekçede nasıl dile getirilmesi gerektiğini, sözünü ettiğim yöntemle açıklamaya çalıştım. Dilekçenin her bölümünde, yargılamanın o aşamasıyla ilgili olarak, bilinmesi gereken yargılama hukuku kurallarına değindim. Bir bakıma; yazdıklarım,
“Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu” adlı kitabımla, “Vergilendirme Yöntemleri Ve Uzlaşma”, “Vergisel Kabahatler ve Cezalar” ve
“Açıklamalı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu” adlı kitaplarımın dilekçe formatında yapılmış bir özeti oldu.
Bu çalışma sırasında, bir sonraki aşamayla ilgili dilekçenin nasıl düzenleneceğini anlatırken, kimi zaman, bir önceki aşamaya ait dilekçenin
düzenlenişiyle ilgili açıklamalardaki bilgilerden kimilerini, açıklamakta
olduğum dilekçeye ait özellikleri de içerecek şekilde, yinelemek zorunda
kaldığım oldu. Bunun iki nedeni vardır: İlki okuyucuyu, önceki aşamalardaki açıklamalara yönlendirip, yormaktan ve, bu yüzden, zaman kaybı
yaşamasına yol açmaktan kaçınmak. İkincisi de, her aşamadaki dilekçenin aynı bölümü ile ilgili farklılıkların, önceki aşamalara ait dilekçelerin
aynı bölümlerine ilişkin benzer bilgilerle birlikte anlatılmasına duyulan
ihtiyaçtır.
Bununla da yetinmedim; her dilekçe ile ilgili bir form hazırlayıp, önceki açıklamalarımın, somut olay temelinde o forma nasıl uygulanacağını
ve nasıl dilekçe haline getirildiğini gösteren örnekler verdim. Örneklerdeki olaylar, kesinlikle, belli kişi ya da olaylarla ilgili değildir. Çoğunluğu tamamen kurgu; bir bölümü de, Danıştay Dergilerinde ve arşivimdeki
kararlarda anlatılan olaylara benzetilerek yapılan kurgulamadır. Dilekçelerde, kurgulanan olaya ilişkin hukuka aykırılık iddiaları, Danıştay kararlarında geçen veya uygulamada sıkça kullanılan hukuka aykırılık iddialarıyla, olabileceği tarafımdan düşünülen diğer hukuka aykırılık iddialarıdır.
Umarım; yararlanmak isteyen okuyucu, benim gerçekleştirmeyi
amaçladığım, kendisinin de umduğu şeyi bulur. Kitaptan yararlanılırken;
“içindekiler” bölümü incelenerek, gerekli olan dilekçe sayfası bulunduktan sonra; dilekçeye başlamadan önce, baştaki, “Öneriler”le ilgili açıklamaların okunmasında yarar olduğunu da söylemeliyim.
Kuşkusuz, her çalışma, yalnızca çalışmayı yapanın değil; onunla birlikte yaşamı paylaşanların da zamanını alır. Bu bakımdan, kitabın ilk şekline son noktayı koyuncaya; ikinci baskısı için de, gözden geçirme çalışmaları sona erinceye kadar, sevgili eşim Tülin’in zamanından çok fazla
çaldığımın farkındayım. Sabrı için eşime; lütfedip, kitabın ilk baskısına
önsöz yazdığı için de, Değerli İdare Hukukçusu Sayın Prof. Dr. Metin
VI Açıklama
GÜNDAY Hocamıza, çok teşekkür ederim. Kitabı yazma düşüncesini
oluşturan değerli dostum Muharrem BAŞER’e ve yayınevinin çalışanlarına da değerli emekleri için teşekkür borcumun olduğunu unutmadım.
Onlara da, teşekkür ederim.
Turgut CANDAN
Emekli Danıştay Başsavcısı
Stok Kodu:9786050514360Boyut:16.5x23.5Sayfa Sayısı:930Basım Yeri:ANKARABaskı:1Basım Tarihi:Ocak 2023Kapak Türü:Sert KapakKağıt Türü:1.hamurDili:Türkçe
- Taksit Seçenekleri
- Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim1.140,001.140,00
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.